Zaman, 29.08.2001

Garih'e bayraklı uğurlama

Garih'e bayraklı uğurlama

Üzeyir Garih 2 ayrı yerde düzenlenen törenden sonra Ulus'taki Musevi Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenaze töreninde izdiham yaşandı.

İşadamı Üzeyir Garih için ilk tören 1951 yılında mezun olduğu İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasında yapıldı. Garih'in Türk bayrağına sarılı cenazesi, saat 10.20'de törenin yapılacağı Makine Mühendisliği Fakültesi'nin girişindeki holde hazırlanan katafalka konuldu. Törende, Garih'in ortağı İshak Alaton ve İTÜ'den sınıf arkadaşları birer konuşma yaptı. Garih'in yakın dostu ve ortağı İshak Alaton'un bitkin bir halde olduğu gözlendi. Alaton, törende yaptığı konuşmada, "Binlerce insan tanıdım. Mükemmele en yakını Garih'ti." dedi.

Yanlış anons korkuttu

Bu arada tören anonsunu yapan kişinin "Değerli işadamı İshak Alaton'u kaybetmiş bulunuyoruz" şeklindeki anonsu, heyecan meydana getirdi. Bu anons rektörün araya girmesiyle düzeltildi. Garih'in naaşının katafalktan alınışıyla birlikte tören alanında bulunanlar alkışlarla Garih'i mezun olduğu üniversiteden uğurladı.

Garih için ikinci tören Şişhane'deki Neve Şalom Sinagogu'nda yapıldı. Katılımın fazla olması nedeniyle, çok sayıda insan sinagogun dışında kaldı. Ceneze töreni için geniş güvenlik önlemleri alındı. Sinagog girişinde 9 ayrı defter tutularak, girenlerin isimleri yazdırıldı, imza attırıldı.

Başörtüsü uyarısı

Tören için erkekler alt kattaki, kadınlar da üst kattaki salona geçti. Sinagog girişinde bulunan, "Geleneklerimize ve dinî kurallara göre ibadethanelerimizde başın örtülmesi zorunludur. Başınızı örtmekte gösterdiğiniz duyarlılıktan dolayı teşekür ederiz." yazısı dikkat çekti.

Cenaze, daha sonra Arnavutköy Musevi Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi. Defin işlemi basına kapalı olarak gerçekleştirildi.

Cenaze töreninde polisin yanı sıra güvenliğin sağlanmasında Pronet şirketi de görev aldı. İçinde emekli polislerin bulunduğu bu özel güvenlik şirketinin, Musevi cemaatine ait mabet, dernek ve tesisleri koruduğu öğrenildi. 


Türkiye cenazede kenetlendi

Hain bir saldırı sonucu hayatını kaybeden İşadamı Üzeyir Garih için düzenlenen törenlere toplumun her kesiminden büyük katılım oldu.

Cenazeye gösterilen ilgi, Garih’in Türk toplumu nezdindeki yerini ortaya koydu. Polis, cenaze törenlerinde geniş güvenlik önlemleri aldı. Garih'in tabutu Türk bayrağına sarıldı.


Tarihten bir fotoğraf...

Yıl 1995. Zaman'ın o günlerde açtığı Diyalog Köşesi'nin editörlüğü görevini üstleniyorum... Hayatımda yeni bir devre başlıyor... Kendimi bir kilisenin kapısında buluyorum.

Randevu almış olmama rağmen dış avlu kapısında tereddütle duraklıyorum... O günlerde, diyalog kurabilmek için; farklı dinden, farklı düşünceden, farklı toplumsal gruplardan insanları arıyorum. Tanışıyor, konuşuyor, Diyalog Köşesi için yazı istiyor, gazeteye davet ediyorum... Endişeyle girdiğim kapılardan huzurla çıkıyorum...

Üzeyir Garih'in de o günlerde kapısını çalıyorum. Alarko'nun Ortaköy'deki merkezindeyiz. Adeta diyalog için randevu isteyen ben değil de Üzeyir Garih. Beklemediğim ve beni bu yolda cesaretlendiren bir ilgi görüyorum... Üzeyir Garih, Diyalog Köşesi'nde, 'Arada bir bu satırlarda bulaşmak üzere' cümleleriyle biten yazılar yazıyor, bu köşenin yazarlarının katılımıyla oluşan iftar sofralarına katılıyor. Saygısını da ifade etmekten çekinmiyor; "Bugün ben de oruçlu geldim bu sofraya. Müslüman kardeşlerimin hissiyatını daha iyi anlayayım diye oruç tuttum. Sizin gibi davrandım ki sofranıza katılayım." diyor.

Yıl 2001 25 Agustos cumartesi. Herkes Üzeyir Garih öldü diyor... Üzeyir Garih beni son bir kez daha buluşmak için davet ediyor. Artık mekan önemli değil. Dün sinagoga hiçbir endişe yaşamadan gittim. İçeride bekleyen bir dost vardı. Yusuf Altuntaş ve Bensiyon Pinto'yla göz göze geldik. Tokalaştık, yutkunduk... "Sizi telefonla aramaya cesaretim olmadı. Ne söyleyeceksem varlığım söylesin istedim." dedim.

Hanımlar üst kattaki balkonda, erkekler alt katta tören için hazır. Hüzün herkeste. Hüzün en çok Garih ailesinde. Hangi dinden olursa olsun herkeste kendinden bir değeri kaybetmiş olmanın üzüntüsü var. Kâh hüzün dağılıyor, kâh hüzün yoğunlaşıyor. İshak Alaton, titrek bir sesle konuşuyor... Mekana koyu rekler hakim.

Bugün, dinen bana ait olmayan bu mekana rahatça girebildiğim gibi, aynı rahatlığı yaşayan başka Müslümanları da görüyorum. Herkes kendi duasını ediyor, Üzeyir Garih'in ruhuna rahmet diliyor. Kimi Tevrat'tan, kimi İncil'den, kim de Kur'an'dan ayetler okuyor. Dini liderler George Marovitche'i, Patrik Mesrob Mutafyan'ı, Patrik Bartholemous'u görüyorum, huşu içinde dua ediyorlar. Neden diyorum, Diyanet İşleri Başkanı burada yok. Hiç değilse, neden müftülük düzeyinde bir katılım düşünülmemiş?

Rav Devid Asseo'nun yönettiği tören başlıyor. Melodiyle birlikte, 'insanın nihayet ölümle karşı karşıya olduğunu' anlatan 20. dua Mezmur'dan okunuyor. Ardından, İlahi divanda hesap verme gerçeğine işaret ediliyor, Rabbe, kendisine emanet edilen bu insanın ruhunu cennete alınması için, hakkında iyilik şehadeti dile getiriliyor ve bütün insanların ölümleri sonunda İlahi yargı önünde hesap vereceklerini bildiren mezmur okunuyor...

Tören sonunda, Üzeyir Garih'i uğurlarken, insan kendi ölümünü, kendi uğurlanışını düşünüyor, bedeninin ilk önce nerede ve nasıl yere düşeceğini merak ediyor... Üzeyir Garih'in Eyüp haziresinde medfun Küçük Hüseyin Efendi'yi ziyareti esnasında düşen bedeni, bu soruların cevapsızlığını bir kere daha ortaya koyuyor ve kader gerçeğinin altını çiziyor. Dün, ölüm gerçeği, insan yüzlerinde daha net okunuyordu.

Üzeyir Garih'in cenaze töreninin sunduğu fotoğraf çok özel bir kare. Bu fotoğraf tarihte var olup da, daha sonra kaybettiğimiz bir zenginlik ve güçlülük içeriyor. Anlaşılıyor ki, insanlar hayattayken kesitlerle algılanıyor. Neva Şalom'daki cenaze töreni, Garih'i bütüncül algılama-anlama imkanı verdi Türkiye'ye.

Zaman'ın 1995 yılında önümüze koyduğu o ufuk olmasaydı, kiliseye, havraya, sinagoga, patrikhaneye, girme cesaretini hiçbir zaman kendimde bulamaz, bugün de Neva Şalom'da Üzeyir Garih'i uğurlayan o tarihi fotoğrafın içinde yer alamazdım. Yani toplumun yeniden inşasına katılamaz, tanıklık yapamazdım. (Mehmet Gündem)