Osman Saffet AROLAT, Dünya, 29.08.2001

                                   

Nazar Boncuklarını kim dağıtacak Üzeyir Bey?
     

 

Türk iş dünyası en renkli simalarından, uzlaşmacı, yaratıcı, hoşgörü ustası, güçlü bilgi birikimini her ortamda paylaşmayı bilen bir ferdini Üzeyir Garih'i dün toprağa verdi. Hem de arkasında birçok sorunun bulunduğu menfur bir cinayetin ardından. Üzülmenin yeterli olmadığını biliyoruz. Hem bu cinayetin üstündeki sis perdesi vakit kaybetmeden kalkıp, caniler yakalanabilmeli. Hem de mavi nazar boncuklu hoşgörü ustası Garih, anılarımızda yaratıcı kişiliğiyle taptaze yaşatılabilmeli.

Belki daha önce de bu sütunda sözünü ettim, Sait Faik, "Gün Ola Harman Ola" hikayesinin kahramanı Mercan Usta'dan söz ederken, "Mercan Usta ya kendisi Ermeni'dir, yahut madamı. Mercan Usta, Ermeni de olsa, Rum da, Tunuslu zenci kırması da... İstanbul'un öz be öz Türk halkındandır" der. Üzeyir Garih de hiçbir kimse için din, dil, ırk ayrımı göstermeyen, bu ülkeye sevgisini her vesile ile ortaya koyan, etrafında yarattığı hoşgörü halkasıyla, hepimize kardeşliği aşılayan, İstanbul'un öz be öz Türk halkındandı.

Garih, yıllardır her karşılaştığımızda "Nasılsınız?" sorusuna her zaman "Ben iyiyim, ülkemin de iyi olacağına inanıyorum" diyerek çevresine hep güç aşıladı. Her gün onlarca nazar boncuğu dağıtarak, kendisine yapılan bütün toplantı çağrılarına katılarak, kokteyllerde sohbetlerin en renkli kişisi olarak hep hoşgörüyü, dostluğu önde tutan bir kişilik olarak örnek oldu.

Televizyonlarda, radyolarda konuşmalar yaptı. Gazetelerde yazılar yazdı. Anadolu'nun hangi kentinden, hangi örgüt tarafından çağrılırsa çağrılsın konuşmacı olarak o kentlere gidip, deneyimlerini bilgisini, uluslararası alanda izlediği yeni kavramları ve yeni düşünceleri yaygınlaştırdı. Ayağına hiç üşenmedi. Hiçbir menfaat beklemedi. Doğru bildiğini anlatmak için demir asa demir çarık bütün Anadolu'yu baştan başa dolaştı. Bu konuşmalarını, yazılarını kitaplar haline getirerek, okuyacaklarına yararlanacaklarına inandığı herkese gönderdi.

Garih, gelenekleri unutmayan, dışarda tutmayan, geleneksel değerlere saygılı bir insandı. Ama bunun yanı sıra yaratıcı bir kişiliğe sahipti, yenilikçiydi. İlginç hopileri vardı. Örneğin daha üniversite yıllarında sinemaya merak sarmıştı. Konuşurken birden Amerikan film yapısında sekans geçişlerinin kaç kare olduğunu söyleyiverir. Filme hareket katan özelliklerin neler olduğunu çok usta bir sinema yönetmeni gibi, uzmanlık alanı oymuş gibi anlatmaya başlayıverirdi...

Yalnız ne anlatırsa anlatsın, ne kadar çok bilirse bilsin, Üzeyir Garih her konuyu hem en anlaşılır basitlikte anlatır, en anlaşılır basitlikte yazardı. Hem de bu anlatımı içinde hiçbir yerde ukalalık, çok bilmişlik gösterisine yer vermezdi. Tevazu onun üzerinden çıkması, ondan ayrılması imkansız bir elbiseydi. Onu tanıyan herkes onun en önemli özelliğinin hoşgörü ve tevazu ustalığı olduğu konusunda birleşir.

Üzeyir Garih'in iş hayatı da çok önemli üç özelliği ortaya çıkarıyor. Bunlardan birincisi, çok dar imkanlarla 47 yıl önce bir araya geldiği, yola çıktığı işadamı arkadaşı, dostu, kardeşi, ortağı İshak Alaton ile birçok zorlu basamağı birlikte aşıp, bugünün dev Alarko'sunu yaratırken hep ortaklar arası farklılıkların gelişme yarattığını unutmadan hareket etti. İki ortak çatışma değil uzlaşma kültürü ile büyümeyi sağladılar. İkinci özellikleri iş yaşamları boyunca çalışanlarına profesyonel yöneticilerine güvendiler. Kalıtımcı, ortaklaşacı, ortak aklın kullanıldığı bir kurum oluşturdular. Üçüncüsü ise Garih ve Alaton kendi deyimleriyle, kendi kurdukları kurumda "Lüzumsuz adam" olabilmenin başarısına ulaştılar. Alarko yönetimini günlük işleyişte bütünüyle şirket çalışanlarına profesyonellerine bıraktılar. Bu özellikleriyle de Türk iş dünyasına çok özel ve önemli bir model sundular.

Üzeyir Bey'e Tanrı'dan rahmet diler, toprağı bol olsun derken, ailesine, dostlarına, iş dünyasına ve 47 yıllık işyaşamı ortağı İshak Alaton'a başsağlığı dilerim. Türk basını iş dünyasındaki çok renkli ve yararlı bir dostunu kaybetmenin üzüntüsü içindedir.