Taha AKYOL, Milliyet, 29.08.2001
Havra'da
bir tören
BU
ikinci
defa Havra'ya gidişimdi. Neve Şalom (Selam, yani Barış Vahası) adlı
Havra'ya ilk defa meslektaşımızın kızının nikah töreni için gitmiştim.
Bu defa Üzeyir Garih'in cenazesi için...
Osmanlı tarihinde Yahudiler konusunda çok değerli
eserleri bulanan Naim Güleryüz Bey'le karşılaştım, başsağlığı
diledim. Yeni kitaplar var mı diye sordum. Yılbaşına doğru çıkacakmış...
"O
zaman CNN TÜRK'te bir program yapalım" dedim...
Hangi dinin mabedine girsem içimde ruhani bir
meltem hissederim. Bu defa da öyle oldu. Bir din görevlisi İbranice ilahi
okumaya başladı. Cemaatten bir tören görevlisi kulağıma fısıldadı:
-
Bu din görevlisine 'hazan' deriz. İslam'daki müezzine benzer. İmam'ın
benzeri ise hahamdır. Şimdi hazan, 'mezmur' okuyor...
Mezmur,
yani Kuran'ın da yer verdiği Davud Peygamber'e inen vahiy... Sami dil grubunun
iki kolu Arapça ile İbranice arasındaki ses benzerliğinin ilahi ve dualara
yansımasının yanında, ortak peygamberler tarihi...
İki dinin mensupları arasında uzun asırları
kapsayan kültür ve tefekkür ilişkileri sebepsiz değil...
İSHAK
Alaton
konuşuyor... İş hayatı, dünya çapında rekabet, rasyonel yönetim.... Ve
ortak olmanın prensiplerinden biri:
-
Bir yanlışlık yaparsak hiçbir zaman 'Senin yüzünden' demedik!
Alaton,
"Benim
için Allah'ın en büyük lütfu, Üzeyir'le ortaklığımdır" diyor.
Üzeyir Bey'i doğru bir kavramla "akil
adam" olarak
niteliyor ve ekliyor:
-
Türkiye için en büyük tehlikenin, eğitim kalitesinin düşüklüğü olduğunu
söylerdi!
Hem
bilgi ve beceri sahibi, hem kültürle, sanatla, hikmet ve felsefe ile duyarlıkları
gelişmiş, zenginleşmiş insanlar yetiştirme meselesi!
Üzeyir Bey'in "üç
semavi din"e
duyduğu derin ilgiyi hatırlatan Alaton diyor ki:
-
Üzeyir, Tevrat ve Kuran ayetlerini ezbere bilir, okurdu...
Bir
sohbetimizde bana da Kuran ve Tevrat'tan birkaç benzer ayet okumuştu Üzeyir
Bey...
Ben de Havra'nın içinde kendi dinimce Üzeyir
Bey'e fatiha okudum.
BİZDE
bir
yandan laikliğin yanlış yorumu, ardından Siyasal İslam denilen akım, dinin
kültürel ve ruhani alanını bastırarak meseleyi yalın ve dar bir "siyaset"e
indirgedi.
Din olgusunun tarihi zenginliği ve metafizik
boyutları akıllara gelmedi. Bir tarafta "vicdan
ve mabed"e
indirgendi, öbür tarafta teokratik bir militan siyasi ideolojiye...
Tek parti zamanında Prof. Avram Galanti gibi bir
dil ve tarih bilginini üniversiteden atan, Varlık Vergisi ile baskılar
uygulayan dönemler de yaşadık.
Ekonomi, eğitim, kentleşme, dışa açılma geliştikçe,
artık bütün renklerimizin, bütün zenginliklerimizin farkına varıyoruz.
Ülkemizin din liderleri ne zaman kamu önünde
birlikte açığa çıktılar? Gülen cemaatinin 1990 başlarındaki toplantılarında...
Çok geç değil mi?
Üzeyir Garih bize hatırlattı ki, "biz"
dediğimiz
kültürel kimlik, müslim ve gayrimüslimiyle, Osmanlı ve Cumhuriyet'iyle,
milli ve evrenselliğiyle son derece derin ve geniş, son derece zengin ve
renklidir.