Mehmet BARLAS, Yeni Şafak, 27.08.2001

 

                                   

'Türk'ü, 'Rum'u, 'Yahudi'si 'Ermeni'si ile, "Türkiyeli" olmak!.

 

Üzeyir Garih'i, iyi ve vefalı bir dost, seçkin bir aydın ve her türlü yeniliğe açık, örnek bir insan ve örnek bir girişimci olarak, hep hatırlayacağım..

En son, herhalde bir hafta önce görüşmüştük..

Her zamanki gibi yine sordum..

- Nasılsınız Üzeyir Bey?

Ve herzamanki cevabını verdi..

- Ben herzaman iyiyim..

Sonra yine gözlemlerini anlattı..

- Sermaye girişini, bürokratik engeller çok fazla yıldırıyor.. Ne yapacağız bilmiyorum..

Eyüp'teki cinayet haberini ilk duyduğumda, ürktüm..

Üzeyir Garih'in kaybından doğan üzüntümün ötesinde, bir başka endişe sardı beni..

- Ya bu bir siyasi cinayetse? Ya bir örgüt, Türkiyeli Yahudi işadamlarını hedef alan bir suikast düzenlediyse?

Bereket, zaten çok kötü bu cinayet haberinin içinden, bir de "siyasi cinayet" haberi çıkmadı..

Hepimiz biliyoruz..

20'nci yüzyıl, Anadolu'daki etnik grupların, milletlerin, dinlerin ve milliyetlerin, birbirlerine dönük öfkeleri ve hesaplaşmaları ile dolu..

Osmanlı'nın "Ermeni Sorunu"nun hesabını, bizim Cumhuriyeti'miz, 21'inci yüzyılda da vermeye çalışmıyor mu?

Kurtuluş Savaşı sonrasındaki "Mübadele" ile, Anadolu Rumları'nın büyük bölümü, bin yıllık topraklarını terk etti..

Ve geride kalanlar da, Kıbrıs'la bağlantılı olarak, 1955'in "6-7 Eylül Faciası"ndan itibaren, bu topraklardan gittiler..

1940'ların "Varlık Vergisi", en fazla Türk Yahudi cemaatini etkilemişti.. Bir çeşit, "sermayeyi Türkleştirme operasyonu"ydu bu..

Daha da kötüsü, o dönem Avrupa'sının tarihî yüz-karası olan, "anti-Semitizm"in izleri vardı 1940-45 Türkiye'sinde..

Türkiye, Hitler Almanyası ile 1941 Antlaşması'nı imzaladıktan başka, o dönemde 20 kura'lık bir "azınlıkların celbi" olayını yaşadı.. 65 yaşındaki Türk Yahudi'leri bile, göreve çağırılıp, yol yapımlarında ve benzer hizmetlerde kullanıldı..

Bu dönemi inceleyen kaynaklar, söz konusu ayıplı uygulamanın, rahmetli Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın müdahalesi ile sona erdiğini yazarlar..

Mareşal, celp edilen azınlıkları, Milli Savunma emrine alarak, bunların asker olmasını sağlamış ve "kamp" benzeri uygulamaları bitirmiştir..

Neticede, "Hitler'le flört"ü temsil eden o dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu da, Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu da, savaşı Hitler'in kaybetmesi ile, iktidardan uzaklaştırılmışlardır..

Üzeyir Garih'ler, Jak Kamhi'ler, İshak Alaton'lar, Vitali Hakko'lar, Eli Acıman'lar, Bernard Nahum'lar ve böyle pekçok isim, iyi ve kötü günlerde "Türkiye'li olmanın" bütün nimetlerini ve sıkıntılarını yaşamış insanlarımızdır..

Eğer Üzeyir Garih bir siyasi cinayete kurban gitseydi, "sayısız kötü gün"ün hesabı yeniden yapılacaktı.. Ve hepimiz çok yaralanacaktık..

Üzeyir Bey'e, Allah'tan rahmet diliyorum.. Toprağı bol olsun.. Onu gerçekten vefalı ve ilgili bir dost olarak da çok arayacağım..

Eşi Lili'ye, oğlu İzzet ve kızı Dalya'ya, hayat ortağı İshak Alaton'a, başsağlığı diliyorum..